İnsanlar dünyanın her yerinde ve tarihin her döneminde neden ve nasıl yaratıldıkları, evrenin ve insanlığın başlangıcının ne zaman ve nasıl olduğunu merak etmiş ve cevaplar aramışlardır. Kendilerinin bu var oluş sürecindeki edilgen durumlarına bakarak ve tabiatın kendilerini aşan gücünü ve işleyişini göz önünde bulundurarak yaratıcı güçlerin veya yaratıcı bir tanrının varlığını düşünmüşlerdir.
Bazıları bunu, dinin insanlar tarafından uydurulması olarak yorumlarken bazıları da yaratıcının insanın özüne ve ruhuna yerleştirdiği duyguların sonucu olarak görmüşlerdir. Soru söyle formüle edilebilir: İnsan mı yaratıcıyı uydurmuştur yoksa tanrı kendisini buldurmak ve tanıtmak mı istemiştir?
Tanrı fikri ve inancı insanlıkla birlikte var olmuş ve insanlık tarihinde en etkili unsur olmuştur. Tüm uygarlıklar insanların inançları üzerine kurulmuştur. Pozitivistler bilimsel gelişmelerin ve aydınlanmanın din olgusunu ortadan kaldıracağını ve bilimsel düşüncenin dinin yerini alacağını iddia etmişti. Ancak gelişmeler bunun aksini gösteriyor. Modernizmin insana getirdiği şey sadece bunalımlar olmuştur.
İnsan ruhunun derinliklerinde yaratıcıya özlem duygusu, onu arama ve bulma isteği vardır. Dünya çölünde karanlıklar içinde yolunu arayan insanın pusulası, yaratıcı tarafından içine yerleştirilmiştir.