SİNEKLERİN TANRISI
Lord of the Flies; William Golding, 1954
Çeviri: Mina Urgan
Sineklerin Tanrısı, Nobel Edebiyat Ödüllü İngiliz romancı ve şair William Golding'in 1954 yılında yazdığı alegorik romanıdır. Özgün adı Lord of the Flies olan roman Türkiye'de özgün adının tam çevirisi olan Sineklerin Tanrısı'nın yanı sıra bazı yayın evleri tarafından İşte Bizim Dünya adıyla da yayımlanmış.
Sineklerin Tanrısı’nı okumaya başlayınca, bu kitabı ıssız bir adaya düşen çocukların serüvenlerini anlatan, küçükler için yazılmış bir öykü sanmayın. Aksine tam anlamıyla bir yetişkin kitabıdır. İnsan doğası üzerine yazılmış en güzel kitaplardan biri. Bunu alegorik bir dille anlatması kitabı her yaş için okunabilir yapmış. Tek kelimeyle bir şaheser/başyapıt.
Issız bir adaya düşen ve yaşları 6 ile 12 arasında değişen çocukların yaşam mücadelesi üzerinden insan doğasına dair tartışmaları ele alıyor. Ailenin, okulun, yetişkinlerin olmadığı ve onları yönlendirmediği bir ortamda çocuklar bir yandan o zamana kadar içinde bulundukları toplumun değerleriyle, bir yandan içgüdüleriyle, bir yandan içinde bulundukları şartların gereği olarak, bir yandan da duygularının etkileriyle farklı davranış biçimleri geliştiriyorlar.
Kitapta üzerinde durulacak ve tartışılacak çok şey var: İnsan doğası, kötülüğün kaynağı, korkularımızın kaynağı ve hayatımıza etkileri, inancın kökeni, inanma ihtiyacı, otoriteye boyun eğme, aklın ve sağduyunun yeri, masumiyet, insanın özünde kötülük ve iyiliğin birlikte bulunduğu, maskeler ardına gizlenip tanınmadığımızda gerçek kişiliğimizin ortaya çıkışı, akran zorbalığı, toplumda kötü kişilerin daha çok örnek alındığı, insanlardaki güce hayranlık/tapınma, iktidar mücadelesi, gücün insanları nasıl bozduğu, insanların inişli çıkışlı ruh halleri vs.
İnsan doğasına dair iyimser bakışı çok sert bir şekilde eleştiriyor. Bunu erkekler üzerinden yapıyor. Çünkü adada sadece erkek çocukları var. Erkeklerin dünyasında güç ve iktidarın etkisinin büyüklüğü adayı cehenneme çeviriyor.
Çocukların masum birer melek olduğu düşüncesini de sarsıyor. İktidar mücadelesi ve bu uğurda insan öldürmeyi sadece yetişkinlere yakıştırırız örneğin. Golding, güç zehirlenmesinin insan doğasına olan etkisini çocuklar üzerinden anlatarak bunun evrensel bir gerçeklik olduğunu vurguluyor. Bu kitabı okuyuncaya kadar “Dünyayı çocuklar yönetse herhalde daha yaşanır bir yer olur.” diye düşünüyordum. Ama kitap bu düşüncemi derinden sarstı. Çocukların da yetişkinleri aratmayacağını görmemi sağladı. Gerçi bu çocukların arka planında yetişme tazrlarının ve kültürlerinin etkisi de var. Hay bin Yakzan gibi tamamen insanlardan uzakta büyümüş olsalardı sonuç nasıl olurdu acaba?
Kitabın sonunda yetişkinler gelip müdahale etmeseydi olaylar nasıl devam ederdi diye merak ettim doğrusu. Sanki Golding, “bu kadar yeter” diyerek yetişkinleri imdada yetiştirmiş.
"Kitaba adını veren Sineklerin Tanrısı, bu hastalığı, yani insanların içindeki kötülüğü simgeler. Sineklerin Tanrısı, üstüne sineklerin konduğu bir domuz başıdır: Jack, ilkel bir insanın inancıyla karanlık güçleri yatıştırmak, kendini ve kabilesini canavardan koruyabilmek amacıyla, öldürdüğü bir domuzun başını kesip iki ucu sivriltilmiş bir kazığa geçirmiş, kazığı bir put dikercesine toprağa çakarak, bu kokuşmuş domuz başını canavara sunmuştur. İngilizlerin Beelzebub dedikleri şeytanın Kutsal Kitap'taki İbranice adı, Sineklerin Tanrısı anlamına gelen Ba-al-z-bub olduğu için de Golding kitabına bu adı vermiştir. "
Mina Urgan’ın çevirisi ve kitabın sonuna koyduğu özet ve değerlendirme içeren sonsözü de çok güzel. Bu sonsözü önceden okumamanızı öneririm.