UZUN HİKÂYE
Mustafa Kutlu
114 sayfalık kısa bir kitaba sıkıştırılmış uzun bir hikâye.
Yolculuklar, tren istasyonları, küçük Anadolu kasabalarında kesişen hayatlar, kaçışlar, acılar, yarım kalmış sevdalarla dolu, çok hikâyeler içeren uzun bir hikâye.
Bizim hikâyelerimiz, bizden hikâyeler. Acısıyla tatlısıyla, gençlik aşkları ve ayrılıklarıyla, kötülükleri ve iyi yürekliliği ile, küçük mutlulukları ve derin acılarıyla kasabalı Anadolu insanının yaşamına, daha doğrusu bir dönemine ayna tutan uzun bir hikâye... Bulgarya'dan başlayıp Anadolu'nun isimsiz kasabalarında devam eden ve yiten, hiçbir yere tutunamayan bir uzun hikâye.
Çocukluğumu, ilk gençlik yıllarımı biraz hüzün, biraz özlem ve biraz da gülümsemeyle hatırlattı.
Zengin anlatımı, bol çağrışımları, sohbet havasındaki samimi dili ile bir çırpıda okunacak sıcak bir hikâye.
"...vesselam uzun hikâye…" Tam biterken başlıyor "Uzun Hikâye", tam başlarken bitiyor.
“BİR YERE AİT OLMADAN GEÇEN BİR ÖMÜR”
Acılar, aşklar, yolculuklarla yoğrulan göçebe bir hayat, bir yere ait olmadan geçen bir ömür...
"Nereliyim acaba?
Bunu kendime de sorar bir cevap bulamam.
Coğrafyaya, mekâna dair bir bağlanma, bir aidiyet duygusu yok bende. Zihnimi eşiyor, hafızamı yokluyorum. Hep yollar, kıvrılıp giden tozlu yollar, eski dökülen otobüsler, kamyon karoserleri, tiren rayları, vagonlar, kurum vs."
Çekirdek bir ailenin başına gelen olayları anlatmaya başlıyor fakat bir noktadan sonra özellikle baba-oğul ilişkisine ağırlık veriyor.
"Bizim sevdamız artık ahirete kalmıştır, böyle bilsin."
"- Nereye gideceksin?
- Bilmiyorum.
- İyi... Bilmemek en iyisi."
"Ah bu küçük kasabalar... Her biri bir gizli sevda cehennemi…"
Uzun Hikâye'yi çok beğendim ama Kitabın particilik ile ilgili bölümü bir ayrı sevdim.
Mustafa Kutlu’nun Uzun Hikâye’si 2012 yılında Osman Sınav yönetmenliğinde beyaz perdeye de aktarıldı.